Zamanı Değerlendirmenin Geçmiş Anılar ve Yaşantılarla Bağlantısı
Herakleitos’un tarihe geçen, “İki kez giremezsin aynı ırmağa” sözü bile ne kadar güncel siz karar verin. Artık banyolarda yıkanıyoruz. Bir de zaman kavramıyla ilgili üçüncü yazıyı yazıyor olmam zamana taktığımı göstermez. Zamanın bana taktığını gösterir. Biz dili kullanmak yerine ben dili kullanacağım bu sefer.
Psikolojimiz ve zaman kitabında insanlar geçmiş, şimdiki ve gelecek zaman odaklı olarak üç gruba ayrılmış. Bu kategorize etme durumu herhalde araştırma yöntemleriyle ilgili olsa gerek. Neyse önemli olan güzel bir bakış açısı sunması. Bağlantı kurmak istediğim önemli meselelerden birisi de geçmişte yaşadıklarımın beni etkileme şekli; bir diğeri de tabii ki gelecekte neler olacağı. Bunu her gün kendime hatırlatmıyor olsam da varlığımı sürdürmeye çalışıyorum.
Aynı kitaptan bir örnek verecek olursak “Ned, acı verici hatıralarının beyninde dönüp durmasını engellemek için sürekli kendisini meşgul etmeye çalışırdı.”
Hatta aynı kitapta genel olarak kabul edilen, anılarımızın değişkenliğiyle ilgili şu bilgiyi de hatırlatıyor. “Pek çok insan, hafızasının geçmişte yaşanılanları doğru olarak sakladığını ve bu anıların kalıcı olduğunu varsayar. Ne yazık ki anılar zaman içinde değişir. Anılar, geçmişte yaşanılanların objektif kaydı değildir.”
Devam ediyor; “Hatıralarımız hatalı olabilir. Gerçekte olanları unutabiliriz ve olmamış şeyleri hatırlayabiliriz... Geçmişte yaşanan ile onu şimdi yorumlamanız arasındaki ayrım önemlidir çünkü bu size değişim için bir umut sunar... Geçmişte yaşananlara karşı tutumunuzu değiştirebilirsiniz... bazen çerçeveyi değiştirmek resme bakışı açınızı değiştirebilir.“
Hatta ve hatta “Eğer özellikle iyi anıları hatırlıyorsanız geçmiş size güvenlik hissi sağlayabilir.” Daha da hatta “Anılarınızı bastırmanıza ya da hayatınızdaki olumsuz deneyimlerinizden kaçınmanıza gerek yoktur. Gerçekte yaşadığınız olumsuz deneyimleri hatırlamalısınız ki, onları tekrar etmekten kaçının. Ama aynı zamanda, geçmişteki olumsuz tecrübelere olan tutumunuzu değiştirmeye ve olumlu anıların ve tutumların üzerinde durmaya çalışmalısınız.”
Valla neye inanacağımı şaşırdım ben de. Ama hatırladığıma göre hâlâ hayattayım demek ki. Sonuç olarak olan olmuş geriye sadece anının (yaşanılan) yorumu ve önemi kalıyor.
Ben akılda, bilinçli şekilde kalan anılar arasından seçim yapma taraftarıyım. Çürükleri at çöpe gitsin. Kişilik dediğimiz şey elle tutulur gözle görülür bir şey değil. Ayrıca çok da stabil bir şey değil. Zamana, duruma, içinde bulunduğumuz sosyal ortama ve şartlara göre değişiklikler gösterebilir. Hayatta, istikrar ve tutarlılığa doğal olarak ihtiyaç var. En çok tutarlılık beklenen şey de kişinin kendisi. Bu yapıyı da geçmişte yaşanılanlar ve yaşanılanlara verilen tepkilerle oluşturuyor kişi. Bu kurgunun inşaasında geçmişte yaşanmış tatsız olayları akılda tuttukça, benzer şeylerin tekrar olabileceği üzerine arayışı sürdürdükçe (ki akıl bunu otomatik yapabilir) insanlar, dünya ve kendisiyle ilgili inançlar, kalıplar geliştirmeye ve ona inanmaya başlarlar. Bu durum gelecekte benzer olaylar karşısında verilen tepkileri de etkiler.
Yani ana fikir şu (bir de ana fikir çıkarmakla uğraşmayalım): Olumsuz anılarda yaşamak zamanı donduracak, insanın tepki aralığını da daraltacaktır. Yeni yaşanılan olay ve durumlar birbirine benzetilmeye; birbirine benzetildiği için de aynı tepkiler verilmeye eğilimli olunacaktır. Mutsuzluk da böyle bir şey zaten.
İnanç zamanı dondurur. Beklenti de zaman algısını bozar. Zamanın karşısında donup kalmayı ben istemiyorum. Adamın 2500 yıl önce heykelini yapmışlar ve hâlâ ayakta, biz de bu sayede onun suretini tanımış oluyoruz. Ama kendisinin bundan haberi yok.
Kaynaklar
1. Herakleitos (2008). Kırık Taşlar, (Alova, Çev.) İstanbul: Can Yayınları.
2. Psikolojimiz ve Zaman (2015). (E. Okanakul, Redaktör) Ankara: St. Clements University Türkiye Enformasyon Bürosu Yayınları.
Okuması keyifli bir "sohbet" yazısı olmuş. Kaleminize sağlık😊