İlk olarak hareket etmeye odaklı ve istekliyiz. Tomasello’dan yapılan alıntıya göre, “Beyin eylem yönünde, yani öncelikli düşünmek değil, hareket etmek yönünde evrimleşmiştir.”(3,4) ya da Panksepp’in ifadesiyle, “Elbette, hayvanlar bu davranışsal arayışların çoğunu, olasılıkla pek de bir ön düşünme süreci olmadan mekanik olarak gerçekleştirirler.”(1) Hareketin bir yönü ya da amacı var: Canlıyı bu hayatta tutan her şey, temelde yiyecektir.
Bir başka kitapta durum şöyle özetlenmiş: “ARAYIŞ sistemi ne yapar? İsminin de belirttiği gibi; arar. Daha zor olan soru şudur: Ne arar? Gereksinim dedektörleri tarafından belirlendiği şekliyle, o sıradaki bir gereksinime özel bir nesne aradığı düşünülebilir. Ama gerçek biraz daha karmaşıktır. ARAYIŞ sisteminin kendisi de ne aradığını biliyor gibi görünmemektedir. (Psikanaliz dilinde, onun ‘nesnesiz’ olduğu söylenebilir. ARAYIŞ sisteminin düğmesi tüm tetikleyicilerle aynı şekilde açılıyormuş ve etkinleştiğinde de yalnızca özel olmayan bir tarzda bir şey arıyormuş gibi görünmektedir. Biliyor gibi göründüğü tek şey, istediği bir şeyin ‘orada’ bir yerde olduğudur.”(2)
Kişi, aradığı şeyden ziyade arama davranışının verdiği hislerin peşinden gidiyor gibi duruyor. Bu hislerden biri de kendini iyi hissetmek. Kıymetli alıntılarımıza dönecek olursak, “Beynin içgüdüsel duygusal sistemleri içinde en önemlilerinden biri, hayvanların hayatta kalmaları için gereken tüm kaynakları arama, bulma ve elde etmelerine olanak sağlayandır. ARAYIŞ sisteminin harekete geçmesi her çeşit yaklaşma davranışını üretir ama aynı zamanda özel bir şekilde iyi hissettirir. Güzel bir yemeği yerken deneyimlediğimiz türdeki zevke veya yedikten sonra hissettiğimiz doygunluğa benzemez. Daha çok yemek yemeyi beklerken ki uyanık, öforik[1] bekleyiş halidir. Mutfaktan gelen nefis kokuların burnunuza ulaşmasıyla yaşadığınız tatlı tatlı açlık sancılarını hiç hissetmediniz mi?”(5)
Kişi daha çok beklenti içinde olunan durum ya da şeyin değil, beklenti hissinin kendisinin peşinden gidiyor gibi görünüyor: “Uzun zamandır bir ‘ödül’ sistemi olarak bilinen ARAYIŞ sistemi merak, ilgi ve beklenti terimleriyle de ilişkilidir. Bu sistem çevremizdeki dünyaya ilgimizi etkinleştiren uyarılma halini ve enerjiyi sağlar. Algısal açıdan bu sistem eğer çevreyi araştırırsak ya da nesnelerle etkileşime girersek iyi bir şeyin olacağı hissini üretir. Motor açıdansa eşeleme/didikleme gibi araştırma davranışlarını teşvik eder… Bu sistemin ‘kumandan’ sinirsel ileticisi dopamindir.”(2). İyi şeyler olacak!
İyi şeyler olacak hissine ‘ödül beklentisi’ diyelim: “Hücresel DA etkinliğini ve VTA'dan çıkan yolaklardaki dopamin salınımını ölçen artan sayıda çalışma, şimdi bu sistemin ödüllerin kendisindense özellikle ödül beklentisine ayarlı olduğunu göstermektedir.”(1)
Aynı yazarın, aynı konuyu işlediği, farklı kitabında: “…‘ödül sistemi’ bunu bizler için yapmaz. Diğeri kadar önemli başka bir şey yapar, ödülleri bir tarzla takip etmemize olanak tanır. Bu sistem için çok daha iyi bir isim olan ARAYIŞ, hayvanları ve insanları ihtiyaç duydukları kaynakları araştırmaya yönlendiren öforik beklentinin baskın gelen hissini üretir. Bu sistem hayvanların sadece bedensel ihtiyaçlarını tatmin etmeye katkıda bulunmakla kalmaz şimdilerde bildiğimiz üzere paradan, müzik ve diğer estetik deneyimlerle ilgili bilgi arzusuna kadar değişen değerde pek çok yüksek sınıf duygusal ihtiyaca da yardım eder.”(5)
Konu sadece insanda bu sistemin olması ve beklenti hissinin öneminden ibaret değil. Sonuç olarak bu sistem yaşam tarzı ve kültürü de şekillendiriyor: “…itfaiyeciler tehlikeli alevlerle güçlü bir şekilde mücadele ederken kaçınılmaz olarak uyarılacağı üzere ARAYIŞ sistemleri uyarıldığından yoğun bir şekilde yangın söndürmek ve yanan binalardan insanları kurtarmak işiyle meşgul olurlar. Bu çeşit güçlü ve odaklanmış meşguliyet, itfaiyecilerin kendilerini şu dünyada etkili ve kayda değer birileri olarak hissetmelerini artırır ve heyecanlı bir macera sağlar. Bunlar ARAYIŞ sisteminin sağladığı olumlu duygulardır. ARAYIŞ uyarılmasının göstergelerinden birisi kişinin kendisini dünya üzerinde etkili bir özne olarak hissedişindeki artıştır. Sosyal dünyada bu önemli, çekici, başarılı ve üstün hissetmeyi beraberinde getirir.”(5) Kendini önemli hissetmenin önemi; etkili bir özne olmak!
“İtfaiyecinin uğraştığı türden pratik stratejik düşünmeyi teşvik etmesine ek olarak ARAYIŞ sistemi neokorteksin tamamen entelektüel kapasitesini de uyarır… Benzer bir şekilde mimar, yazar, sanatçı, politikacı ve bilim insanlarının ARAYIŞ sistemleri problemleri çözmek ve kendilerini ifade etmekle ilgili yeni ve daha iyi yollar keşfetmeye teşvik eder. Bu sistem tüm insan yaratıcılığını harekete geçirir, tüm medeniyetler için zihinsel bir motordur.”(5)
“ARAYIŞ sistemi bizleri yenilikleri sevme ihtiyacımızı doyurmaya yönelir. Doğanın gizlerini açığa çıkarmak için bilimsel araştırmayla uğraşırız. ARAYIŞ sistemi aynı zamanda neokorteksi her bir arzumuzu tek tek tatmin etmek üzere yollar bulmaya da sevk eder.”(5)
“ARAYIŞ veya beklenti sistemi sürekli araştırmacı bir merak durumuyla karakterize olmuştur. Bu sistem, hayvanın kendi türünün karakteristiğine uygun olan yollarla, çevresinde ilginç yerlerin tüm ayrıntılarını araştırdığı aktif, ileriye doğru bir harekete, yani dünyaya yaklaşma ve çevreyle meşgul olmaya yol açar. Bu sistem, duygusal sistemler içinde önemli bir yere sahiptir çünkü belirli bir dereceye kadar diğer tüm duygular için dinamik destekleyici bir rolü üstlenir. Olumlu duyguların hizmetindeyken ARAYIŞ sistemi, ilgiden öforiye kadar değişen hislerin eşliğinde belirli bir amaca hizmet etmeye yol açar. Örneğin, bir anne yavrusuyla ilgilenmesi gerektiğini hissederse, ARAYIŞ sistemi bu bakımı verebilmesi için yiyecek ve barınak bulmaya doğru onu motive edecektir. ARAYIŞ sistemi, aynı zamanda olumsuz duygularda da rol oynar. Örneğin; korkmuş olan bir hayvanın, güvenliği bulmaya teşvik eden itici gücün bir kısmını sağlar.”(5)
Kültür içindeki etki ve dinamiklerini örneklemeye devam edecek olursak: “Bizi sinir edenlerden intikam almak için komplo kurduğumuzda şüphesiz ARAYIŞ sistemi bu planları geliştirmemizi hızlandırır.”(5)
Aslında sistemin varlığının başta, temel ihtiyaçlarımızı karşılamakla ilgili olduğunu unutmayalım. “ARAYIŞ'ın uyarılması bizim zor ve ciddi zamanlarda aç, susuz, soğukta veya yalnızken hayata devam etmemizi sağlar.”(5)
Beyin ve İç Dünya adlı kitapta da aynı durum şöyle ifade ediliyor: “Arayış ve arzu sistemleri öğrenmeyi teşvik etmek için tasarlanmıştır; bizi iç gereksinimlerimizi dış dünyada karşılamak için gerekli olan becerileri edinmeye güdülerler…. Zevkin salt kendisi için üretilmesi hiçbir biyolojik amaca hizmet etmez.”(2)
Sistem, biyolojik temelli ihtiyaçlarla bağlantılı bir sistem olmasına rağmen nesnesinin, hedefinin ya da ahlaki boyutunun önemi kalmayabiliyor; mantıksız ya da zararlı bir hale dönüşebiliyor: “ARAYIŞ sistemi ihtiyaca cevap verdiği kadar doyumsuzluğa da cevap verir.”, “…yani takıntılı kumar oynamak ve takıntılı cinsel itkilerin ARAYIŞ sisteminin seçkin kışkırtıcıları olduklarına inanmak için yeterince sağlam nedenlerimiz vardır. Öyle görünüyor ki hayatta arzulanan tüm heyecanlar bu sistemi uyarır. Kuşkusuz internet bağımlılığımız da hareket halindeki ARAYIŞ sistemimizin bir yansımasıdır. Bir anlamda alelacele av kovalamacası olsun veya insanların çekişmeli bir tartışmayı kazanma arzuları olsun ARAYIŞ sistemi her zaman tatmin edici bitiş noktalarını arar.” (5)
Yazar gayet net bir şekilde, yapının özelliklerini hatırlatıyor ve şu sonuca varıyor: “Görünen o ki insan trajedilerinin azalması için bu sistemin iyice eğitilmesi gerekmektedir. İçsel ahlaki değerleri yoktur. Sadece süper etkili ayağa kalk ve al getir sistemidir. İnsanın hem iyi hem de kötü bilişsel istek ve özlemleri bu muazzam efektif “enerjiden" ortaya çıkar.” (5)
“Trajedi” derken herhalde boşuna kullanmadı. Artık kişinin eğitilmesi mi lazım, bilgilendirilmesi mi lazım; kişinin içinden gelen her hisse güvenmemeyi ve onun peşine takılmadan önce bir durup düşünmeyi öğrenmesi mi lazım ya da hepsi mi bakacağız…
KAYNAKLAR
1. Jaak Panksepp, Afektif Nörobilim, çev. Çeviri Prof. Süheyla Ünal & Dr. Vuslat Kara Ölmeztoprak (İstanbul, Alfa Basım Yayım Dağıtım,2015)
2. Mark Solms & Over Turnbull, Beyin ve İç Dünya, çev. Hakan Atalay (İstanbul, Metis Yayınları, 2012)
3. Michael Tomasello, İnsan İletişiminin Kökenleri, çev. Gürol Koca (İstanbul, Metis Yayınları, 2014)
4. Lionel Tiger & Michael McGuire, Tanrı Beyin, çev. Ayşe Seda Toksoy (İstanbul, Alfa Basım Yayım Dağıtım,2011)
5. Jaak Panksepp & Lucy Biven, Zihnin Arkeolojisi, çev. Çiğdem Çalkılıç Taylor (İstanbul, Alfa Basım Yayım Dağıtım,2015)
[1] Öfori, aşırı abartılı bir mutluluk duygusudur.
Yorumlar